Pazartesi, Ocak 16, 2012

Iraksak Bir Akşam


Sonrası olur masal için fazlasıyla Samatya olmayan bir semtin, ki hava sancıyordu, en azından tahta damlı olması gereken otobüs durağında duraduruyordu damsız ile gamsız. Birbirlerinden haberdar olmayaları iki ömür geçmişti. Tek eksikleri onları hafif sol ve çok da geniş olmayan açıdan çekecek kameralardı; herhangi bir sanatın tografisi olabilmelerine yetecek. Tan vakti tandanslı bir akşamın uzatma dakikalarına tekabülmeye eğriyen saatte; hiç tanışmamışlardı bugüne kadar. Karşılaşmışlıkları, yaşanmışlıkları ve dolayısıyla ölünüp bölünmüşlükleri, müşkül hatıralardan mütevellit günleri yoktu. Uyrukları dışında tamamen iki yabancıydı damsız ile gamsız birbirine. Belki bir tanesi kelimelere takmış, bir daha da o kancayı hiç koparamamış bir deli-gibisiydi; belki diğeri yalnızca karanlığa alay sokak lambalarında görülen partiküllerini, suratına temas etmesi ile kutsayan bir güzellik. Belki, bir tanesi o esnada belkili hallere dalmıştı yine, yeniden, yenilmeye. Belki, belki kelimesi kameraların durması gereken o açının tam zıttı yönünden diğerinin suretini aydınlıyor diye, bir tanesi belkilere ne anlamlar sırtlatıyordu o anda. Kesin olan bir şey vardı ama; ikisi de gençti. Biri bariz, diğeri hala. İkisi de güzeldi. Yalnızca annesi tarafından güzel bulunan bir çocuğun çirkinliği ile bütün dünyayı peşine takabilecek o ancak teolojik olarak açıklanabilir göz alıcılığın tam ortasında, yani tam da olması gereken ayarda, güzeldi ikisi de. Biri bariz, diğeri hala. Gündelik ve ticari dertler dünyasının, hiçbir kooperatif çabanın ne çiçek ne de gayrimülk ile neticelendiği bir ülkesinde yaşıyorlardı. Yaşıyorlardı; biri bariz, diğeri hala. Annelerinin paketlediği, alüminyum folyoya sarılmış orta halliliklerinin tadı kalmıştı ağızlarında ve demirden yolların özlemi biraz da; mevsim iyice geç olmadan. Hiç tanışmıyor olsalar da, hayatta ya hep yalnız, ya hep yanlış kaldıkları ifadelerinden, ifadesiz kalmaya beygirlenen hallerinden, belli oluyordu. Belki biri henüz yollara düşemeyecek kadar küçüktü; diğeri yollara yıllarca geç kalmış yaşındayken. Sırf bir durak denk gelişi diye kesilemezdi ya, hayallere kesilecek birleşmiş milletler biletleri. Yine de sancıyan hava mono kanal oksitli karbonun yanı sıra biraz da düşlemek taşıyordu içinde. Tan vakti tandanslı bir akşamın uzatma dakikalarına tekabülmeye eğriyen saatte, havada çok fazla çaresizlik vardı çünkü. Yeganenin sevinci, damsızın düşünce balonunda giderek ağaran öykünün, örneğin mesela, hala sevmek ile ilgili oluşuydu. Ki sanılamıyordu gamsızın dert renkleri skalasında böyle bir kızıllığa rastlanması. Şayet kara katran yol bir tahmin yürütseydi, belki de barizin ilanı olacaktı. İkisi de hiç gerçekten sevişmemişti belki; biri bariz, diğeri hala.

Ya da tüm bunlar sade bir afyonlamaydı göğüs kafeslerine saplı cenbiyeleri yok saymaları için. Genç, güzel ve üstelik hiç tanışmamış iki pekkimsesizdiler. Yaralıydılar; biri bariz, diğeri hala.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

top