Pazartesi, Ocak 09, 2012

Kar Damarı Fayları

Kar yağışı hakkında olabilirdi mesela. Karasal bir plan görüntüsünün oldu olabilecek en, ve muhtemeliyatı kuvvetlere gebe ki tek, güzel beyaz dengeli hale bürünmesi hakkında. Gece de yaratıcı bir konudur. Yahut, kar yağışına eşlik oluşabilecek ihtimalli bütün kedi üşümelerinin kimsede yaratacağı vicdani halter kaldırımı ila yazmayı tamamen bir gelesiye zamana rötarlayıp kaldırımlarda yürümeye yüz vurmaya kadar pek çok yaratıcı ve yardırıcı konu olabilirdi. Biraz da bu yüzden binaların merkezi ısıtma sistemleri ve ya Paşabahçe’nin yıllık cirosu hakkında yazmamak güzel kar yağıyorken. Kar dinginliyor gibi duruyor şu pencerertesi devranı. Kar yağınca, sanki, fotoğraf oluyor dünya; kalıyor öyle olduğu ve olması düşlendiği üzerenin neredeysesi halinde. Bir de bu anonim mutluluk lapalapası gece, çoğunun uyuduğu, azının uyanabileceği bir gecenin en kör ve karanlık dakikalarına denk gelmişse. Makine gürültüleri ironiperver olur o zaman; huzur verir. Bir hastanenin havalandırma sisteminin uğultusu gibi; ki çok yaratsız edici olması gerekir diye de değil ama tuhaftır, sevinç değilse de, içten içbükeye o hafifleme. Bazen ‘tuhaf’ da güzeldir. Kar yağışı ile bakışıyoruz bir süredir; bence o da bana karşı boş değil. Hani, yerkürenin heri bembeyaz olmuş hissiyatı vardır ya, sanki bütün sapa yollar bile nazikçe bekaretlerini geri almışlardır; kar, ayak izlerini, bacağım giresiyeciye bomboş sözlerin her niyeyse dialoglara sebep olduğu ve her yalandan dialog gibi bu da yürünerek yapılsınlara hemzemin olmakla mükellef olmuş toprağı yeniden, o beyaz, o temiz tablo haline getirir. Kar, doğayı kendine getirir, bütün insani yol sendromlarını kendi nazik kot farkına gömerek. Ki, kar esasında ilk’li zaman diliminde yalnızca bir yenilikti benim düşlembaz serüverimde. Kar, alışkanlık ötesiydi; yeniydi, tadılmamıştı. Hakkıdır farkına tapan, kar ne güzel şeydir ulan idi. Sade sürpriz değeri güzelliğinde natur ama mort olmayan gök hediyesi. Tamamen bir estetik bekaret kemeri. İddiasız ama çok güzel. Sonra zaman diliminde, ki sonra zaman dilimi insanın ota boka belirli gün ve haftalar anlamı yükleme lanetinin anavatanıdır, kar üzerine düşünülür oldu. Kar güzeldi, güzel kalması yeterdi, gereği düşünülmeyeydi de varlığına devam ederdi. Ama kar, düşünüldü. Soğuk diye de değil. Bir tek kar üşütmez zira. Daha da sonra, kar yağışı bir cinnet bozumu bile oldu. Fecr-i küfür, çoğunlukla alay ile karışık, saatlerde kar yağmıyordu ama kar orada duruyordu; bilinen her şeyin ortasında, gereğinden çok daha metropol ve betonarme yaşanmışlıkların tamamının ardından nefes almaya yeltenen bir kentin, insan aklının kendisinin. Sonra’lı zamanların, ki bütün sonralar sonu hariç geçmiş olsundur, sonunda varılan şimdinin adına kar yağıyor. Öyle böyle değil tadında üstelik. Sanki bulutlar dökülüyor göğün yüzünden. Şimdi kar var ve kar şimdi, huzur veriyor. Kar yağdıkça yollar, ayakların kirli izleri kayboluyor. Kar yağdıkça ışıklar yükseliyor, gecenin o en kör ve karanlık zamanında.

Mesela binaların merkezi ısıtma sistemleri ve ya Paşabahçe’nin yıllık cirosu hakkında yazmamak bu yüzden de güzel. Kar, vazgeçmemeye mühüradım bir kalp gibi inatla ve ısrarla ve hala ve hala lapa lapa yağıyor. Saatlerden gece. Bu gecenin sabahı uyanmak öykülemeye sebep olacak, diye mesela. Kar yağışı hakkında yazmak güzeldir mesela.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

top