Cuma, Ağustos 24, 2007

Zengin Olmak Değil Salak Olmak Suçtur

O kadar zengin bir kızdı ki bana kıyasla. Herhalde şu çok iyi kazanan annesi ile babasının maaşları arasındaki fark, hatta aylık tuvalet ürünleri harcamaları bile benim annem ile benim babamın maaşları toplamından fazlaydı. Biz değildik fakir olan. Sadece onun götüne çok para gitmesi gerekiyordu. Kim demiş sadece kağıt diye. Götü değerliydi genel anlamdı. Biz değildik fakır olan. Oysa bizdik kabriyo yerine heçbek arabaya binen, onunla bir yere gidip gelen, onun bir Renault 19 olmasına şükür eden, gidip gelecek bir dost yanlarımız olduğuna şükür eden. Türkçe'yi severim. Sonuçta hem o kızın da hem de benim isteği götürülmek değil mi arabadan? Bizim kıçlar sadece nakliye edildi. Onunki ise özenle götürüldü. Hayatında hiç dolmuşa binmiş midir acaba? Hiç dolmuşlardaki o eşşiz Türkiye portrelenmesine tanık olmuş mudur? Genciyle yaşlısıyla, salağıyla akıllısıyla, ter kokanıyla çok ter kokanıyla mesela. Hiç orta sıranın ortasında oturmak zorunda kalıp sürekli yağlı para uzatıp geri yollamak zorunda kalmış mıdır? Hiç bunları yaparken gelecek ayın ilahı maaş gününe ailesinin ne badirelerden sonra gelebileceğini düşünmüş müdür? Hiç öyle bir ailesi olmuş mudur? Acaba ona "toplu taşım" desem "aa tek taş mı aldın?" diye sorar mı? Ya da uzayın hesaplarında matematiksel bir über-hata olsa ve biz onunla "sevgililer" olsak. O ve ben. O ve memur çocuğu. Salak, bok gibi para sahibi kız ve ben olsak ve ben hala bu boktan bıkmamışken 14 Şubat'a kadar gelse takvim. Ben ona bir çakıl taşı bulsam. Ona götürsem. Desem "benim için tek taşın değeri değil anlamı önemlidir". Peki tepkisi "ayy maal" dan daha ileri bir düşüncenin dillenmesi olur muydu? Arkasını dönüp gitse kabriyo arabalı bir Yonja-Male-Orospusu bulması kaç dakika sürerdi? Benim hayatta devamlı yaratmaya uğraştığım uzatma dakikalarından daha mı kısa? Yoksa çok olsa bir kısa Camel'ın bitmesi kadar mı? O nikotin kederden tüketilir. O ciğerler kederden tüketilir. Peki o kabriyo arabanın bilmem kaçbin "avroluk" müzik sistemi ömrü hayatında hiç Led Zeppelin, Mozart ve ya B.B. King çalmış mıdır? Açıkçası umurumda bile değil. Umurumda olan kısım; o bir kızdı. O bir erkek olamazdı. O sanki ondan bir eski sevgili gibi bahsettiğim için erkek olamazdı diye bir şey yok. Ne sevgili olması?! Tanrı korusun! O bir kızdı çünkü bir erkek olsa sadece bir erkek olurdu. Sadece bir gereksiz oksijen ve su tüketicisi olurdu. Sadece yanımdan geçip gttiğinde çevresindeki hayatı gerçek zannetmesine acıdığım biri olurdur. Yok. O bir kızdı. Bayadır tanıdığım bir kız. Zengin bir kız, salak bir kız. Oysa ben zengin olunmasından nefret etmem ki. Bana ne! Ben mi karışacağım insanların maddiyatına? Tabi ki hayır! Ama zenginliğini salaklığı ile dengeliyordu. Ben akıllıca kullanacak para bulmak için kıçımı yırtarken o salakça para harcayacak yer arıyordu. Her zaman böyle oldu. Ben yoktan var etmeye uğraşırken o elinde olanları yok etti ve hiçbir şey olmadı. Çünkü her zaman yenisini, daha yenisini alacak olanağı vardı. Geleceğini düşünmek zorunda olmaması iki günden öte geleceğini düşünmemesini haklı çıkarır mıydı? Peki benim geleceğimi düşünmekten şimdiki zamandan iki saniye bile çalamamam beni haklı çıkardı mı? Yoksa tanımadığım bir yaşlı adamın yıllar önce dediği "haklı olmak bir boka yaramaz bu hayatta" lafı doğru muydu? Yolun üçte birini tamamlamaya giderken ben.. Yaşlanıyorum ben. O ise giderek gençleşiyor sanki. Bu işte bir hata varsa da umursayacak yaşları geçtim. Artık tekrar çocuk olamam. Benim pek hayal ettiğim çocukluğu yaşama fırsatım olmadı. Olması gerekeni yaşadım. Koştum, oynadım, bileklerimi kanattım, çok utangaç olmama rağmen oldu bunlar. Yine de "yaşayamadım" demek daha ağır basıyor hala. Onun için de geçerli bu. Bir farkla; o yaşamadı. Herhalde o gayrimenkul şahı Barbie'nin yepisyeni evlerinden birini daha satın alıyordu kendi her zaman ufak kalacak dünyasına uygun boyutlarda. İşin trajikomik tarafı; o bir kıç oldu, bense bir kafa. Ben kendi yaşayamadıklarımı hiç değilse gelecek neslim yaşayabilsin diye uğraşıyorum, o ise kendi yaşamadıklarını gelecek nesline de yaşatmayacak. Çok olsa ana-kız kuaföre giderler benim ev kirama denk olmak için. Ben sanırım o sırada çirkin tırnaklı, Nazım Hikmet okuyan birini yetiştiriyor olacağım. "Ayy ne dio dnzz bu yaffs?!"


Yine de bundan tam 5 yıl önce o gittiği pek özel okulundan şikayet ederken ona sadece şunu sormuş olmayı isterdim. "Şu anda senden çok daha zeki, çok daha yetenekli, çok daha üstün biri köyünde çobanlık yapıyor, bir diğeri ise rezil bir devlet okulunun 58 kişilik sınıfında asimile olmamaya çabalıyor. Sen neden buradasın?.."

6 yorum:

  1. Bok gibi paraya da sahip olsalar yine de bir şeyleri eksik. Hani o parayla satılmayanlardan. Zeka gibi.

    YanıtlaSil
  2. o ne o okulda olmasının sebebini, ne de hayatta var olmasının sebebini bilmeyecek hayatı boyunca. hiç bir şey katmadan yaşadığı gezegenden, hiçbir kayda geçmeden ismi cismi varlığı, yok olup gidecek. yaşa(ma)dıkları yanına kar kalır belki. 2 satır Nazım Hikmet okumadan, bir kaç ölçü Mozart dinlemeden kar etmek mümkünse tabi...

    YanıtlaSil
  3. @damacana: Zeka.. ihtiyaçları da olmuyor ki aslında ona.

    @mahallenin delisi: Değil mümkün falan! Mal gelir, mal gider..

    YanıtlaSil
  4. yazı süper çok etkileyici tebrikler

    YanıtlaSil
  5. Ben her gün o salakları görüyorum bizim kampüste...Porsche,BMW,Mersedesleriyle geçip gidiyorlar...Bazen soruyorum kendime olm sen burada ne arıyorsun? diye...Sonra buluyorum cevabı annen - baban seni okutuyorlar çünkü başka şansın yok...Ama bir de onlara bakıyorum dediğin tarife o kadar çok uyuyorlar ki... O yaşlı adamın dediği şey doğru aslında "haklı olmak bir boka yaramıyor bu hayatta..." eline yüreğine sağlık yazılarından hep bir şeyler buluyorum hayatıma dair...teşekkürler...

    YanıtlaSil

top