Salı, Haziran 05, 2007

Partikül Ol

Henüz kendini keşfetme sürecini bitirmekten çok çok uzaklarda yaşayan bir düşünen hayvan türü olarak insanlar şu an bile beni sıklıkla deliliğe sürükleyecek kadar yaratıcı. Bu sözden sonra hemen akla gerçektende insanlığın daha düşünsel yeteneklerini kontrol etmeyi buna dolaylı da gidebileceği sınırları bilebilmeyi başaramadığı geliyor. Şimdi buradan bir "sınırsız olması zaten bu sonsuz yaratıcılığın sebebidir" sonucu çıkarılabilir. Olabilir tabi ki de. Ancak benim kastım o değil. Kastım olan bu denli ham bir zekanın ortaya koyma kabiliyetinin inanılmazlığı.

İnanamamak adına internet de oldukça uyumlu bir kaynak. Yazısal, görsel ve işitsel sanatların tamamının evden elde edilebildiği yegane mecra olması da etken kuşkusuz. Neyse, tema o değil. Aslında bu yazıya konu sağlayan benim yerli ve yabancı bloglarla haşır neşir olmaya başlamam. Bir tamamen özgür alan olarak blog, yazarının kullanımı için herhangi bir sınır yaşımadığından birbirine katiyen benzemeyen binlercenin varolmasına olanak sağlıyor. Tamam, elbette ki aynılaşma ve yaratıcılıkta körelme hatta yaratıcılığın reddedilmesi Dünya'da olan şeyler. Ben de bilmekteyim onların insan ırkının büyük çoğunluğunu oluşturduğunu. Zaten henüz bu kadar az sayıda insanın yaratıcılığı bu kadar etkileyici olabilirken bu sayının binlerce katının bu seviyeye erişmesini düşünmek en basit tabirle korkutucu, korkutucu biçimde güzel! Yada insanoğlu şu an yaşadığı toplum formatını sürdürecek ve 1 akıllı 1000'lerce aptalı peşinden sürüklemeye devam edecek. Neyse, konudan sapımları sevmiyorum. O yüzden dönmek lazım asıl olana.

Ben, metafizik sanrılardan veya uzayın sonsuzluğundan çok fazla etkilenmem. Onların da bilinmezliklerinden ötürü bir çekicilikleri vardır ama dediğim gibi beni asıl büyüleyen bunların tümünden, makro boyutlardan ziyade bunların tümünü ortaya koyabilen yani o makroları yaratan mininum düşünme alanı. Bu kadar çok insan, bu kadar çok farklı fikir, bu kadar çok farklı yaratım ve bunların farkında olmak insanı gerçekten "ufak" hissettiriyor. Burada ufak ile demek istediğim kesinlikle "önemsiz" değil. Herbir tekil insan aklı ürünü eş olmasa da yüksek önem arz eder. Ama ufaktır sonuçta çünkü milyonlarda birdir. Ki zaten bu deryanın içinden ancak çok çok farklı olanlar en büyük kitleleri peşinden sürükleyebiliyor. -Pratik paranoya: Veya onlardan çok daha üstün düşünebilen birilerine bilmeden hizmet ediyorlar aslında, kapital?..-

Bu bahsettiğim durum örneklendirilebilir de. 3 kişiden belli bir konu hakkında bir şeyler yazmalarını isteyin. Mümkünse konu soyutlamaya açık olsun. Zannetmiyorum ki birbirlerine göre çok benzer şeyler yazsınlar. İşte başından beri demek istediğim, büyülendiğimi söylediğim şey bu. Somut şeylere karşı soyut insan algısı her daim beni etkilemiştir. Aynı zamanda güçlendirmiştir de. Çünkü bir insan olarak diğer insanların yapabildiklerine, düşünebildiklerine şait oldukça kendi yapabileceklerimin tahmin ettiğimden de iyi olabileceğini düşünüyorum. Bir yerden de benden çok aşırı daha iyi olanların da olabileceğini. Bir tür denge yaratıyor bu düşünce. Yani öyle olması pek daha iyi olur. Hatta sanırım bu ruh halini en iyi tasvir edebilen Nirvana. Değersizim, hiçbir şeyim ama harikayım. Yine de bu sonsuz yaratıcılığın benim bünyemde fehtedemediği bir tek mevzu var, yazı sonu oluşturma. Hala da yapamıyorum. Aha, yapamadım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

top