Salı, Haziran 26, 2007

AHL

Uyarı: Yazı hunharca yazıldığı için anlam kaymaları ve bütüsel kopukluklar içeriyor olabilir, hatta direkt içeriyordur.

İstanbul'u eskiden severdim. Geçen sene gittiğimde ise aşık oldum. Bunun büyük oranda orada "turist" sıfatıyla bulunmuş olmamla ilgisi var bence. Gerçi geçirdiğim 7 gün içinde "büyük" kelimesinin yalnızca benim Antalya'da asla bulamadığım "büyük, özellikle kültürel faaliyetler olarak zengin yer" anlamı yaşımadığını "taşı toprağı bok oldu" sözünün gerçeklediğini gördüm. Yine de hastası oldum İstanbul'un. Güzellikleri, büyüklüğü, Beyoğlu'su, Nevizade'si, vesairesi. Şunu da anladım oradayken. Bir gün, kaçarı yok, geleceğim orada geçecekti. Ayrıca yine anladım ki orada adam gibi yaşamak için ya turist olmak ya da günlük hayatta bir turistin ekonomik özgürlüğüne sahip olmak gerekli. Yoksa misal, sırf Akbil denen şey ağzıma s.çmıştı.. Ve ben bir daha gidiyorum İstanbul'a. Ancak bu seferde anlatmak istediğim İstanbul'un kendisi falan değildir. Daha farklı bir şeydir. Şudur.

Açıkçası g.tüm kalktı. Çok ciddiyim. Kendimi baya baya bir şey, önemli bir şey zanneder oldum. Sebebine ise bu İstanbul'a giderken işini havayolu kullanarak yapacak olmam. Kendi kendime gülüyorum. "Ulan sanki herif Avusturalya'ya gidiyor uçakla da, havanı yiyim senin be. Peh!" gibisinden tepkilerde bulunuyorum kendime. Cidden toplam havada geçireceğim süre 50 dk. Yine de bana farklı bir takım şeyler hissettirmekten geri kalmıyor bu durum. Uçakla bir yere gitmek, uçakta olmak ve en önemlisi havaalanı hissiyatı. Bende her zaman hayranlık uyandıran mekanlar olarak hafızasal yerler parsellemiştir bu hava limanları. Çocukken 3-4 kere gidip geldiğim zamanları hatırlarım. Özgürlük ve ülke dışı kavramlarının ne kadar güzel ama aynı zamanda ne kadar da acı verici olduğunu anladığım anlardı. Uçmak ya da uçakta olmak değildi önemli olan. Baya baya insanlar gidiyorlardı ellerini kollarını sallaya sallaya bu ülkeden. Hele ki Almanya'dan tatil için gelmiş -ve zayıflık, kin ne derseniz deyin- geriye sahip olduğu olanakları b.k etmek için dönen gurbetçileri gördüğümde. Hele ki arada hemcins bir çocuk varsa.. Ben baştan kabullenmedim memleketimin zor şartlarını ama "gitmek" hep bir hayal olarak kaldı içimde. Havaalanlarının güzel görünen ama aslen rahatsız eden manası buydu benim için. Büyük, zengin, iyi yerler. Tıpkı böyle sıfatlanan diğer şeyler gibi benim gözümü, çenemi en önemlisi de aklımı yordu. Gerçi bunlar yıllar evveldi. Bir diğer manası var bu mekanların benim için, güncel olarak. Kendini önemli hissetmek diyorum ya. Şu aşağıdaki cümleyi kıçı kırık bir online bilet alışından sonra görünce mutlu olmak.
"Varış Yeri: Istanbul AHL"

"Vay be! AHL! AHL'ye iniş, oh yeah!" gibisinden. Ya kısaltmada bir şey var. Ya da varılacak yerin bir hava limanı olması. Bir şekilde normalden pozitif anlamda farklı olması. Uçakla seyahat eden önemli kişi olmak.. Mesela "Varış Yeri: Bilmemne Otogarı" diye de yazabilirdi. Ama aynı şey değil. Şu an bunları, özellikle o "aynı şey değil" i yazarken tekrardan hatırladığım ve kendime öfke salgılamama neden olan bir şey de var. Ben 86 YTL'ye sadece 11.5 saat zaman tasarrufu ve bu güzide hissiyatı satın almadım. Suçluluk hissi de satın aldım. Şöyle anlatayım. Yazının gelişinden de anlaşıldığı üzere başından beri yaşam standardımı iyileştirmek gibi bir niyetim oldu. Bunu yapacağım da. Ancak mevcut şartlar içinde realistik olarak bunu sağlamadan sadece duygu farklı olsun diye yaptığım şeyler açıkçası beni "şımarık" hissettiriyor. Kızıyorum kendime. "Ulan s.k kafalı, 45 milyona otobüsle git. Ne b.k var uçakta?!" Üstelik "yok canım, abartıyorum" da diyemiyorum. Diyemem de. Ben iktisat yapmak zorunda olan biriyim. Bu da gayet mantıksız kaldı.

Yine de aşla pişman olmadığım bir şey var. Gerçekten de 86 YTL'ye asla hem başka bir ekonomik sınıfa ait olma duygusunu hem de sahip olduğum olanaklara ihanet ediyormuş hissini satın alamazdım başka türlü. Olsun lan! Yine de şunu söylemek güzel be. "27 Temmuz Çarşamba 9:30'da AHL'ye inicem" peh? Şehr-i İstanbul'da görüşmek üzere..

7 yorum:

  1. hayır, karşılayalım mı istiyosun..:)bu mudur bu yazının ana fikri..

    YanıtlaSil
  2. Değildir o yazının ana fikri :) Şudur ki pek alakasız şeylere pek enteresan ruhsal tepkiler verir haldeyim şu sıra. Kaynaktan tüketiyorum :)

    YanıtlaSil
  3. İstanbul'da güzel şehir ama oturanlar bilmiyor kıymetini :)

    YanıtlaSil
  4. Bu yıl hayatımda ilk defa uçağa bindim ve havaalanı ortamında da ilk defa bulundum.Senin hissettiklerine benzer şeyler hissetmiştim ben de.Havaalanı başka bi yer nötr bi yer sanki.Orda saatlerce oturup gideni geleni seyretmiştim ve bundan büyük bi keyif almıştım.Bi de nedendir bilinmez pasaport kontrolüne giderken ben de kendimi önemli biri zannetmiştim:)Havaalanları bence insanlar hakkında fikir edinmek için çok uygun bi ortam.Ben bayıldım.İstanbul'a gelince orası zaten ayrı bi dünya.Ben de pek sevmiştim.Ama henüz adamakıllı gezemedim.Uzattım biraz galiba.İstanbul seyahatinde iyi eğlenceler dilerim:)

    YanıtlaSil
  5. @damacana: Aynen öyle :)

    @arcoiris: Temenni için tskr öncelikle :) Gerçekten de insan tanımak için elverişli olduğu doğru :D

    YanıtlaSil
  6. istanbula uçağın kalkışı ile g.t kalkışının doğru orantılı olduğunu çıkardım hocam. yalan mı?

    YanıtlaSil
  7. Doğrudur. Zaten sonrasında, ger dönüş yolunda, 13 saat kadar asfalta sürdürelerek indirilmiştir o göt.

    YanıtlaSil

top