Pazartesi, Haziran 25, 2007

Yıkma Kendini Zaten Yorgunsun

21 Ocak 2007

Kara Yazı/Karamsar Yazı

Gece içinde olduğumu, artık kesinlikle akşam diyemeyeceğimi anlamama fazlasıyla yetecek kadar geç bir saatti. Umrumda da değildi saatin tam karşılığı yada dünyanın kendi etrafındaki hareketi yada herhangi birinin etmekte bulunduğu fiili. Aslında hiçkimse yada hiçbir şey.. Hiçbirinin zerre mühimmiyeti yoktu benim için. Aklımı meşgul eden bir takım şeyler vardı ve ben zihinsel muayen gecelerimden birinin sabaha ermesi için bekliyordum. Bu hep içimden geçirdiğim bir hadise olmuştu. Kimse bilmiyordu, bilseler de ne değişecekti? Ama kimse bilmese de şu an, şu saatte gerçekten yalnızdım. Neden böyle hissettimmişti? Bilemiyorum ama cidden herkesin algı organlarında uzakta hissettim kendimi. Belli bir mekan değil, karanlıkta. Zifiriliği bozan tam tepemde sarı bir ışıkla. Etrafta hafiften dumanlar. Sigara da içmiyordum ki. Herhalde aklımın görsel kompozisyonu tamama erdirmek için koyduğu bir öğeydi. Neyse neydi işte. Ben vardım ya, herkesten bütün mekan/durum kombinasyonlarından uzakta bir çok gece vakti. Evet, sonunda kimse beni hiçbir şekilde duyamayacak diye emin olduktan sonra münakaşama başladım.

Bir an için "keşke" deyip sahip olduğum kederi başka bir tür acıyla değiştirmek istedim. O an aşk acısını hatta bir yakınımı kaybetme hissini bile gözüm kapalı isteyebilridim. Özellikle folloş bir kalbe sahip olarak aşk acısı hiç problem yapmazdı. Birini kaybetmiş olmak da yapmazdı aslında. Aslında bunların hiçbiri bir bok yapamazdı bana. Çünkü hepsi de bir geçmiş zaman gerçeğini atlatabilmekti. Ah keşke. Yapabileceğim bir şey kalmamış olsa hiç değilse acıyı hafifletmem mümkün olurdu. Ama hayır! Bu üstesinden gelebileceğim gibi bir şey değildi. Ben geleceğim için ağlamaya bir durumdaydım. Üstelik bu geleceği mahfolduğu için üzüldüğüm de bizatihi kendimdi. Yok. Bu bol bol alkol alıp yarına kadar unutmayı tercih edip sonraki günler içinde unutmayı çözüm olarak kullanabileceğim bir şey değildi. Alkol dediysem lafın gelişi. Ben her türlü kederi bizzat ayık kafayla yaşadım. Neyse zaten mevzu benim duygusal kayganlaştırıcıları ne kadar tükettiğim değil. Kendimi ne kadar tükettiğim bir yerde. Ettiğim bir hatadan dolayı nice en güzel yaşamam gereken yıllarımı piç etmiş biri olarak şimdi aynısının taşşaklısını yapmaya, bu sefer bütün hayatımı piç etmeye gidiyordum. Bir kolaylığı daha yine keşkelenerek aradım. Birilerini suçlamak istedim. Kim/ne olursa olsun. Hayatı, insanları suçlayabilmek istedim. Kendimle yüzleşecek azmim bile yoktu. Bunları diyor olmam da üşengeçliğimde zerre değişim yaratmıyordu. Bir yoldan "bu felek kimine kavun kimine kelek yedirdi" demek istedim biliyor musun. Yine o elimden bir şey gelmezdi bahanesinin arkasına saklanmak için. Yoksa başka bir sebebi yoktu.

Peki ben ders alamıyor muydum? Düşüncesi bile bende sıkıntıya yolaçan şeyleri gayet yaşıyor olmak hiç mi bir şey öğretememişti bana? Sanıyorum bende onlardan sonuç çıkartacak kadar bile güçlülük yoktu. Güçlülük dediysem lafın gelişi. Bu saf olmak değildi. Tembel olmaktı. Hep olduğu gibi. İrade sahibi olsaydım ileriye yönelik korkunç bir gazlanma sebebim vardı. Her gün birer dozaj fazla olarak hem de. Ama olmadı. Kullanamadım ben bunu iyi yönde. Aksine daha bile beter ettim her gün birer dojaz fazla olarak. Takatim de kalmamaya başladığında iş iyice boka sarmıştı. Herkes kadar çaba göstermeme de luzüm yoktu üstelik. Tek yapacağım bir ilk adım atmaktı. Bir şeye doğru, bir başkasından uzağa. Elimde idrakıyla bütün sorunlar ve çözümler vardı. Peki ben neden hareket etmedim? Yoksa ben salak mıydım? Valla kendimcim hiç kusuruna bakma ama hakikaten salaktın. Piç ettiğin onca zamanı ve potansiyeli saymıyorum bile ama şu son dediğini anımsarken bile aynı haltı yemeye devam ediyordun. Kendimi berbat bir duruma sokup sonra da ben berbat durumlardayım diye üzüldüm. Deliydim ben aslında kendim gibisini olmakla. Kaç kere bir an sonrası için sözler verdim? O kadar sayıyı aklımda tutmama olanak yok ama gayet rahat hatırlayabileceğim bir kaçını tuttum o sözlerin sayısı var ki çok estetik bir 0'dır o da. Fark etmedi. Zaten yakın bir süre sonra da bıraktım. Artık söz bile vermiyordum. Bir nokta geldi ki onca yaptığım saçmalığa göre bile en yapmamam gereken şeyi yaptım. Saldım kendimi. Hayatımda ilk defa sonunu düşünmediğim tembelliklere kalkıştım. Hepsi de gariban tesellisi ile bitti. Sonucunda ne olmuş oldu. Hiçbir bok olmadı. Tek iyi yanı silkelenip kendime gelme ihtiyacım her gün artıyordu. Karamsar baktım. Bu his sürekli artıyor ama ben aynı hataları yapmaya devam ediyorum o zaman durum giderek daha da umutsuzlaşıyor dedim. Heyt be saçma bir pesimiszm salgılamakta üzerime yokmuş. Ki ben, herkese ümit/umut dağıtmayı part-time iş edinmiş ben. Kelim ve ilacım yok. Aha sonunda arkasına saklanabileceğim saçma bir atasözü varyasyonu vardı..

Bir narsist olarak hissediyor olmak yeterince acı veremediyse de görmek oldukça yeterli oldu. O hep mükemmel dediğim gözlerimin önünde çöküyordu. Al işte karanlıkta ne olduğunu bile bilmediği bir şeyin üzerinde oturuyordu kendine dair en ufak bir plan taşımadan. Çözülmeyeceği kesin gibi gözüken ama çözülebileceği kesinlikle kesin olan bir kronik sorun yüzünden. Yani bu kadar anlamsız mıydı her şey?

Devam etmesi lazım..

*Bu yazı da bir şarkının bünyedeki etkisinden oluştu:
[MP3] Mazhar Alanson ft. Cem Yılmaz & Sami Özer - Bu Ne Biçim Hikaye Böyle?

2 yorum:

  1. ahh çocuğum ahhh demiyor muyum sana hep bu kadar karamsar olma diye!!!!
    takma bu kadar..
    part-time ümit dağıtıcılık kalsın ama ihtiyacımız var:P

    YanıtlaSil
  2. Huylu huyundan vazgeçemiyor, sorry..

    YanıtlaSil

top